13 Ocak 2016 Çarşamba

Medeniyetler Beşiği, Peygamberler Şehri: Şanlıurfa

Halfeti - Şanlıurfa

             "Bir hafta önce gelsen üşürdün, bir hafta sonra gelsen çok sıcak olurdu." demişti arkadaşım güneydoğu gezisi için. Aslında şanslı bir insan değilim ama güneydoğu gezim bu şanssızlığımı kıracak cinsteydi.
              Dört günlük 23 Nisan tatilimin ilk gününü Gaziantep'te geçirmiştik. Sıradaki şehrimiz Şanlıurfa oldu. 1984 yılında "Şanlı" unvanını alan Urfa, Türkiye'nin en büyük yedinci, en kalabalık dokuzuncu ili.


Birecik Kalesi
          
               Nizip'ten yola çıktığımız bu güzel günde ilk günün planı Birecik ve Halfeti. Birecik, Fırat Nehri tarafından ikiye bölünmüş Şanlıurfa'nın bir ilçesi. Nesli tükenmekte olan kelaynaklar ile meşhur(Kelaynak denmesinin sebebi başlarında tüy olmamasıymış). Yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki Birecik Kalesi ise 4000 yıllık tarihe sahip. Ancak bakımsızlıktan dolayı ayakta kalabilen kısmı gün geçtikçe azalmakta imiş.

Birecik Köprüsü

                Fırat Nehri üzerindeki Birecik Köprüsü Türkiye'nin ikinci uzun nehir köprüsü. 720 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde. Fotoğraf çekmeye çok müsait bir yer :)

Sebzeli kebap

                 Öğle vakitlerinde Birecik'e geldiğimiz için haliyle acıktık. Halfeti'ye çok da geç kalmamak için nehir kenarında dürümlerimizi yedik. Çok acıktığımızdan mıdır bilinmez ama bu bölgede yediğim her şey çok güzeldi :)

Halfeti gözükmeye başladı

                   Karnımızı doyurduktan sonra merakla beklediğim Halfeti'ye doğru yola çıktık. Yaklaşık yarım saat sonra Halfeti bize göz kırpmaya başladı :) 
                    Birecik Barajı'nın yapımı ile %80'i sular altında kalan Halfeti 15 kilometre uzaklıkta yeni yerleşim birimine taşınmış. Zaten Eski Halfeti'ye ulaşmak için Yeni Halfeti üzerinden geçmek gerekiyor. Taş mimarisiyle yapılan evlerin ve camiilerin sular altında kalmasıyla ün yapan Halfeti artık ülke turizmine büyük katkı yapmakta.


               Halfeti'de birçok tekne turu mevcut. Toplu grupların katıldığı tekne turları olduğu gibi kişiye özel VIP turlar da bulunmakta. Fiyatları tam hatırlamıyorum ama kesinlikle pazarlık yapmanız gerektiğini söyleyebilirim :)         



               Tekne turu oldukça keyifli, Halfeti'ye giden herkese tavsiye ederim. Teknenin kaptanı aynı zamanda tur rehberimiz. Nehirde ilerledikçe gördüğümüz yerler hakkında çok güzel bilgiler verdi.

Batık Minare

             Fırat Nehri'nin altında kalan taş mimarisiyle "Saklı Cennet", "Kayıp Kent" isimleriyle anılan Halfeti ilçesi,  Uluslararası koordinasyon Komitesi toplantısında "Cittaslow"(Sakin Şehir) unvanını almış. Türkiye'den ayrıca 8 yer daha bu unvanın sahibi.(kaynak). Ayrıca siyah gül (kara gül) ün yetiştiği tek yer olması Halfeti'nin önemini bir kat daha artırıyor.

Rum Kalesi

            1516 yılında Osmanlıların eline geçen Rum Kalesi, Fırat Nehri ile Merzimen Çayı'nın kesiştiği noktada. Eğer 4 saat kadar süren uzun turu seçerseniz bu kaleye çıkma fırsatınız bulunuyor. Bu kale çevresinde Aziz Nerses Kilisesi harabeleri ve Barşavma Manastırı harabelerini görebilirsiniz.

Şahin

Üniversite ve ev arkadaşları :) - Ahmet Serdar , Bendeniz , Şahin

              Halfeti'de beni en çok üzen nokta arkamda görülen otel inşaatı oldu. Bir turizm cennetimizi de otel çılgınlığına kurban vermişiz. Bu mükemmel görüntüyü ne kadar bozduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Halfeti

           Otelin yapımı moralimizi ne kadar bozsa da Halfeti'den güzel anılarla ve muhteşem gün batımıyla ayrıldık.


                  Şanlıurfa

            Ertesi gün ilk hedefimiz olan Zeugma Açık Hava Müzesi'ni gezdikten sonra Urfa'ya doğru yol aldık. Şehir merkezine girer girmez binaların tarzı ve tarihi yapılar dikkatimi çekti. 


              Burası 5 yıldızlı otelmiş mesela. Ben ilk bakışta tarihi bir bina sanmıştım :)
                            

          Urfa'da gezeceğimiz ilk yer tahmin edersiniz ki Balıklı Göl. Öncesinde çevredeki parkı gezdik. 


              Havanın sıcaklığı doğanın güzelliğiyle birleşince gezmek çok daha keyifli oldu :)

Balıklı Göl 

           Bu noktada sanırım benim de Balıklı Göl hikayesini anlatam gerekiyor. Rivayete göre; M.Ö. 2.000(4000 denilen kaynak var) yıllarında Urfa’da yaşayan Nemrud Bin Ken’an’ın ilahlığını reddeden ve akıl yoluyla Rabbini bulan ilk insan Hz. İbrahim, Nemrud ve ahalisinin tapındığı putları kırınca ateşe atılmasına karar verilmiş, Hz. İbrahim'in atıldığı yer göle, odunlar da balıklara dönüşmüş. O günden sonra göl de balıklar da kutsal sayılmış. 

Balıklı Göl

Balıklı Göl

          Çevrede balıklara yem atmak için birçok yem satan insan bulunmakta. Diğer bloglarda yazan dilenciler ve rehber çocuklara ben rastlamadım.


                                 Ahmet Tuna(Adaşımın kuzeni) - Ahmet Serdar - Bendeniz

             Balıklı Göl sonrası midelerimizin gurultularına kulak verip, soluğu ciğercide aldık. Öyle ünlü bir yer beklemeyin. Ara sokakların bir tanesinde 63 Ciğer Salonu adında bir mekan.


              Hep derler ya "salaş mekanlar daha lezzetlidir" diye gerçekten de öyle :) Tadına doyamadığım bir ciğer yemiştim.

Bakırcılar Çarşısı

          Urfa'da birbirine yakın bölgede birtakım çarşılar bulunmakta. Bunlardan biri olan Bakırcılar Çarşısı'nın tarihi 1887 yılına kadar uzanıyor(İnşa edildiği yıllar halı, kilim satılmış). 


                                     İsimleri farklı olmakla beraber birçok çarşıyı gezebilirsiniz :)


                               Baharatçılar Çarşısı'ndan ev yapımı isotları hediyelik olarak alabilirsiniz.


                                   O kadar çok çarşı var ki; açıkçası isimlerine dikkat etmedim :)


Gümrük Hanı

            Çarşı gezilerimiz sonrası biraz soluklanalım dedik. Gümrük Hanı dinlenmek ve çay içmek için çok güzel bir ortam. Kanuni Sultan Süleyman Döneminde 1563 yılında yaptırılmış. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde "Yetmiş Hanı" olarak anılan Gümrük Hanı için Urfa'daki en güzel ve anıtsal hanlardan biri denmekte. Dış cepheleri kaplayan kesme taşlardan dolayı "Alacahan" adıyla da biliniyormuş.

Gümrük Hanı

                                   Gümrük Hanı'nın içinden Balıklı Göl'ün de suyu geçiyor.

Mevlid-i Halil Camii

              Çayımızı içtik, dinlendik. Ama benim gezmem gereken yerler bitmedi. Sırada Hz. İbrahim'in doğduğu mağara Mevlid-i Halil Mağarası vardı. 

Mevlid-i Halil Mağarası

                               Hz. İbrahim'in 10 yaşına kadar bu mağarada yaşadığı söylenmekte.
  
Mevlid-i Halil Mağarası

          Ayrıca bu mağarada şifalı suyun olduğu söyleniyor ancak ben su gördüğümü hatırlamıyorum :)

Mevlid-i Halil Mağarası

Şanlıurfa Kalesi

            Dualar eşliğinde yola devam ettik. Sürekli tepede gördüğüm ihtişamlı kaleye tırmanma vakti. Ama o da ne?? Adaşım ve kuzeni Ahmet Tuna yorulduklarını söylediler :) Ve beni de çıkmamam yönünde ikna etmeye çalıştılar. Sizce ikna oldum mu? Öyle bir şeye ihtimal yok. Yarı koşar adımlarla tırmanmaya başladım :)

Pek belli olmasalar da aşağıda beni bekliyorlar :)

Şanlıurfa Kalesi

              Tek başıma çıktığım kaleden manzara muhteşem. "İyi ki çıkmışım" dedim kesinlikle. Kalenin M.Ö. 4-5. yüzyılda Abgarlar tarafından yapıldığı tahmin edilmekte.

Şanlıurfa Kalesi
                               
                      Ayrıca, Hz. İbrahim'in kalenin olduğu bu tepeden mancınıklarla atıldığı sanılmakta.
                         
Ayn-Zeliha Gölü

             Kısa kale gezim ardından tekrar bizimkilerle buluştum :) Yeni yerimiz Ayn-Zeliha Gölü. Bu göl de kutsal sayılıyor ve balıklara dokunulmuyor. Bu gölün hikayesi de şöyle: Rivayete göre ; Hz. İbrahim'e inanan Nemrud'un kızı Zeliha, Hz. İbrahim'in ateşe atılmasından sonra o da kendisini ateşe atıyor ve bu göl oluşuyor.

Ayn-Zeliha Gölü (Küçük arkadaşlarımız da poz veriyor :) )

Hz. Eyyub Sabır Makamı

             Artık günün son saatlerine geldik. Urfa'da ziyaret edeceğimiz son yer Hz. Eyyub Sabır Makamı.

Hz. Eyyub Sabır Makamı

               Hz. Eyüp peygamberin hastalanıp çile çektiği ve yıllarca sabır ettiği bu mağara birçok kişi tarafından ziyaret ediliyor. İçeriye girmekte zorluk çektik.

Hz. Eyyub Sabır Makamı


Şifalı sudan içmemek olmaz :)

               Hz. Eyüp peygamberin yıkanıp iyileştiğine inanılan suyun şifalı olduğu ve hastalıklara iyi geldiği söyleniyor. Bizimki de umut işte :)

Göbekli Tepe girişi

              Son olarak amacım tarihin bilinen en eski tapınağı Göbekli Tepe'yi görmekti ama kısmet olmadı. Onu da bir aksilik olmazsa bu yıl göreceğim inşallah :)


               Dip not: Bu gezi, güzel şehirleri görmenin yanında yeni arkadaşlık edinmeme de vesile oldu :) Ahmet Tuna kardeşime blogumdan selamlar :D


               Bir sonraki yazım güneydoğu gezisinin devamı Diyarbakır olacak. 

               Görüşmek üzere...


                   Gezmek güzel şey & Hayat gezince güzel



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder