12 Mart 2016 Cumartesi

Kültürlerin Buluştuğu Yer: Hatay

                Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

              Ocak ayında yaptığımız Adana - Hatay - Mersin gezimizin ikinci gününde hedefimiz Hatay.  Adana konaklamalı gezdiğimiz için sabahın çok erken saatlerinde kalktık( O kadar erken ki gün daha doğmamıştı :) ). Kahvaltımızı aracımız hareket halindeyken yaptık. Vakti güzel kullanma adına yaptıklarımızdan sonra Samandağ'a vardık. Bu yazımda Hatay'da gezip gördüğümüz yerleri yazdım. 

        Hatay'da Gezilecek - Görülecek Yerler

             Samandağ Sahili: Hatay gezimizde vakit kaybetmemek adına, ilk olarak güneyden başladık.  Ve bu bağlamda  ilk durağımız Samandağ Sahili oldu. Sahil, yaklaşık 14 kilometrelik uzunluğu ile dünyanın en uzun ikinci kumsalı olarak kabul ediliyor. Sahilin bir diğer özelliği ise; nesli tehlikede olan Chelonia mydas(yeşil kaplumbağa) ve koruma altına alınmış Caretta Caretta (iribaş kaplumbağa) türü deniz kaplumbağalarının önemli yumurtlama-üreme alanlarından biri olması. 

Samandağ Sahili

                 Aylardan Ocak olduğu için takdir edersiniz ki sahilde kimsecikler yoktu. Sahil bize kalmıştı. Kumsalda yaptığımız şebeklikleri buraya koymaya çekindim :)

En sakin fotoğrafımız :) - [Bendeniz - Samet - Özgün]

               Titus Tüneli: İlgi çekici fotoğraflarından dolayı Hatay gezimizin en merak ettiğim kısmıydı.  

Titus Tüneli'ne doğru giderken

                 Tünel kısmına geçmeden önce kısa bir mesafe yürümeniz gerekiyor. Kayalıkların arasında biraz ilerledikten sonra minik bir kulübe sizi karşılayacak. Tabii ki giriş ücreti için :) Ücret: 5 TL. Müze kart geçerli.

Çardaktan manzaramız

                 Tünele ulaşmak için yine yürümek gerekiyor. Hafif tırmanma şeklinde olduğu için durup soluklanabileceğiniz bir çardak yapılmış. Buradan manzara çok hoş. Ayrıca yol üstünde bir şeyler yiyebileceğiniz bir işletme bulunuyor.

Titus Tüneli

                Manzaramızı ve işletmeyi geride bıraktıktan sonra hızlıca tünele ulaştık. Sabah saatlerinde gitmemiz ve kış mevsiminde olmamız dolayısıyla tünel, Samandağ sahili gibi sadece bize hizmet ediyor gibiydi :) Eminim ki yaz aylarında çok fazla ziyaretçisi oluyordur. Ancak, buraya yeteri kadar önem verilmemiş. Çok daha güzel bir şekilde turizme açılabileceğini düşünüyorum.
                Biraz da Titus Tüneli'nden bahsedeyim. Bu tünel, Titus Flavius Vespasianus tarafından yaptırılmış, yapımı yüzyılı aşkın bir zaman sürdüğü tahmin edilen bir tünel. Tünelin kapalı bölümü 130 metre uzunluğunda olup açık alanla beraber 1380 metre uzunluğa ulaşıyor. Yüksekliği 7 metre genişliği ise 6 metre. 2014 yılında tünel UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'ne eklenmiş.  
               
                 Dip Not: Tünelden çıktığınızda gezeceğiniz yer bitiyor. Devam etmeye çalışmayın. Özgün yüzünden biz denedik, siz yorulmayın diye söylüyorum :)

                 Beşikli Mağara: Tünele giderken tabelasını gördüğümüz Beşikli Mağara'ya dönüşte uğradık. Titus Tüneli'ne uzaklığı yaklaşık 200 metre kadar. Burası tamamen kayaya oyulmuş bir mezar kompleksiymiş. Beşikli Mağara denmesinin sebebi ise, mezar adasının içinde yan yana aynı boyutlarda işlenerek biçimlendirilmiş üzeri düz çatılı iki taş sandukalı mezardan ötürüymüş. 18. ve 19. yüzyıl seyyahları seyahat kitaplarında burayı Krallar Mezarı olarak tanımlamış. Buranın Titus Tüneli'nden daha sonra yapıldığı tahmin ediliyor.

Beşikli Mağara


               Vakıflı Köyü ve Hıdırbey Musa Ağacı: Titus Tüneli ve Beşikli Mağara'yı arkamızda bıraktıktan sonra yönümüzü yakın mesafedeki Vakıflı Köyü'ne çevirdik. Bu köyü özel kılan son Ermeni köyü olması. Biz gezilecek yer diye gittiğimiz için beklentimizi karşılamadı. Ancak orada soluklanıp kahvaltınızı yapabilir, köy yerlileriyle muhabbet edip kadınların kurmuş olduğu Vakıflı Köyü Kalkındırma ve Dayanışma Derneği'nden alışveriş yapabilirsiniz.
                Vakıflı Köyü'nü geride bırakıp komşu Hıdırbey Köyü'ne hareket ettik. Buradaki ağacın hikayesi ise şöyle: Hz. Hızır ile Hz. Musa'nın Samandağ'daki buluşmasından sonra, birlikte Hıdırbey Köyü'nün yanındaki Musa Dağı'na çıkmak üzere yola çıkarlar. Hıdırbey Köyü'ndeki Musa ağacının bulunduğu yere geldiğinde çok susar. Bastonunu bu ağacın bulunduğu yere bıraktıktan sonra, hemen yanındaki dereye su içmeye gider. Su içtikten sonra yollarına devam ederler. Asasını suyun kenarında unuttuğunu anlayan Hz. Musa, döndüğünde ise asasının yeşerdiğini ve bir fidan haline geldiğini görür. O günden bugüne, o ağaç Musa ağacı olarak bilinir. 
               800-1000 yaşlarında olduğu tahmin edilen ve halk arasında 2000-3000 yaşlarında olduğuna inanılır.Köyün merkezinde bulunan ağacın gövde çapı 7.50 m’dir. Dıştan çevresi yaklaşık 20m’dir.


Hıdırbey Musa Ağacı

               Harbiye Şelaleleri: Hatay merkezine yaklaşık 7 kilometre uzaklıkta olan bu şelaleler Hatay'ın efsanelere konu olan diğer bir gezilecek yeri. İrili ufaklı birçok şelaleden oluşan Harbiye Şelaleleri'nin çevresinde restoran, hediyelik eşya dükkanları gibi işletmeler bulunuyor.


Harbiye Şelaleleri

                   Harbiye'nin antik kent ismi Daphne. Ve Hatay defne sabunları ile ünlü bir il. Buradan defne sabunları alabilirsiniz.




Harbiye Şelaleleri

             Gelelim Harbiye Şelaleleri için anlatılan hikayeye: Efsaneye göre Zeus'un oğlu ışık tanrısı Apollon, ırmak kenarında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne'ye aşık olur ve onunla konuşmak ister. Apollon'dan korkan Daphne kaçmaya başlar, Apollon Daphne'yi kovalar. Daphne kurtulamayacağını anlar ve "Ey toprak ana beni ört, beni sakla, beni koru!" diye yalvarır. Daphne ağaca dönüşür. Apollon şaşırır. Bu olaydan sonra kahramanların şiir ve silah zaferleri, defne ağacının dallarıyla mükafatlandırılır ve Daphne'nin gözyaşlarının Harbiye'deki şelaleleri meydana getirdiğine inanılır.



Harbiye Şelaleleri

               Hatay Arkeoloji Müzesi: Hatay'ı gezilecek yer olarak en son merkezi bırakmak için daha uzaktaki yerleri gezmeye karar verdik ve yeni yerine taşınmış olan Hatay Arkeoloji Müzesi'ni ziyaret ettik. Giriş ücreti 10 TL olan bu müzede, müze kart geçerli.


II. Şuppiluliuma Heykeli - Hatay Arkeoloji Müzesi

                  Eski haliyle dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olarak kabul edilen bu müzede, benim en çok hoşuma giden eser II. Şuppiluliuma Heykeli oldu. Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde bulunan bu heykel 3 bin yıl öncesinde yaşayan Hitit Kralı'na ait. Kendisi tarihte kaydedilmiş ilk deniz muharebesinin komutanlığını yapmıştır. 

Hatay Arkeoloji Müzesi

                  Müze gerçekten çok güzel tasarlanmış. Oldukça geniş ve ferah. Güvenlik görevlileri çok ilgili. Ya da bize öyle denk geldi :) Bir güvenlik görevlisi abimiz bize güzelce müze hakkında bilgi verdi.

Hatay Arkeoloji Müzesi

              Güvenlik görevlisi abimizden müzenin daha tamamının açılmamış olduğunu öğrendik. Yeni kısımlarının da açılmasıyla müzenin çok daha güzel bir hal alacağı kesin.

              St. Pierre Kilisesi: Merkeze doğru geze geze devam ettik. Sıradaki yerimiz St. Pierre Kilisesi. Hristiyanlığın ilk kiliselerinden olan bu kilise 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından hac yeri olarak ilan edilmiş. Her sene 29 Haziran günü burada tören düzenlenmekteymiş. Dünyanın ilk mağara kilisesi olarak kabul edilen bu yapının Hristiyanlığın Katolik, Ortodoks ve Protestan olarak mezheplere ayrılmadan önceki ilk kilisesi olduğu da kabul edilmekteymiş.

St. Pierre Kilisesi

                 Büyük bir yapı beklemeyin. Küçük ve sade bir kilise. Girişi 10 TL. Müze kart burada da geçerli. İçerisinde tahrip olmuş mozaik kalıntılar, duvarda ise freskler ve St. Pierre heykeli var.

St. Pierre heykeli

                 Haron - Cehennem Kayıkçısı: St. Pierre Kilise'nin yukarısında 6-7 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan bu kaya kabartmasına patika yol kullanılarak çıkılıyor. Hz. İsa'nın annesi Meryem olduğunu söyleyenler olsa da aslında "Cehennem Kayıkçısı" olarak adlandırılan bir esermiş.
                 IV. Antiochus döneminde kentte yapılan veba salgınının durdurulması amacıyla kahinlere danışılmış, onların tavsiyesi üzerinde de kente yukarıdan bakan dağ üzerinde böyle bir kabartmanın yapılması kararlaştırılmıştır. Salgının durması üzerine ise yapımı yarım kalmış.

Haron - Cehennem Kayıkçısı

               Habibi Neccar Tepesi: Hatay'ı tepeden görme fırsatı veren bu tepede geçmişte Suriye ile Hatay arasında ticaret kapısı olan Halep Kapısı'nın kalıntıları bulunuyormuş. Biz bulamadık(Çok da aramadık :) ) Manzaranın keyfini çıkarıp merkeze doğru devam ettik. 

Habib-i Neccar Tepesi

            Kurtuluş Caddesi: Eski adı Herod Caddesi olan Kurtuluş Caddesi, meşalelerle dünyanın ilk gece aydınlatılması yapılan caddesiymiş. Gezilebilecek bazı noktalar bu cadde üzerinde bulunuyor.

Kurtuluş Caddesi

                   Affan Kahvesi: Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan bu kahvenin asıl ismi İnci Kıraathanesi. Affan Mahallesi'nde bulunmasından dolayı Affan Kahvesi deniyormuş. 1911-1913 yılları arasında yapımı tamamlanan bu kahveyi meşhur yapan tarihi dokunun bozulmaması, kahvesi ve haytalısı.

Affan Kahvesi


                   Haytalı: Adana'daki "bici bici" den farklı olan Haytalı, Hatay'a özel bir tatlı. Adını bu tatlıyı bulan köyden alan Haytalı'nın yapımında süt, nişasta ve gül şurubu kullanılıyor. Üstüne de dondurma konuyor. 5TL ödeyerek yediğimiz bu tatlıyı ne yazık ki üçümüz de beğenemedik. Deneyin, belki siz beğenirsiniz :)

Haytalı

             Musevi Havrası: İçinde 500 yıllık Tevrat'ın bulunduğu söylenen bu havra hala aktif. Ancak biz Cumartesi günü gittiğimiz için giremedik.
                     
Musevi Havrası

                 Katolik Kilisesi: Kurtuluş Caddesi'ne yakın bir yerde bulunan bu Katolik Kilisesi oldukça küçük ve şirin bir kilise. 

Katolik Kilisesi

                    Kilisenin bir diğer özelliği ise aşağıdaki fotoğrafta gizli. Bir fotoğraf karesi içinde hem kilise çanının hem de cami minaresinin bulunması "kültürlerin buluşması" olarak adlandırılıyor.

Katolik Kilisesi

             Habib-i Neccar Cami: Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan bu cami, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde inşa edilen en eski cami imiş. Camiye ve tepeye adını Habib-i Neccar Hz. İsa'nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda can veren bir Antakyalı'ymış.

Habib-i Neccar Cami

               Caminin içinde Hz. İsa'nın havarilerinden Yunus ve Yahya'nın türbeleri bulunmakta.

                Hatay Tıbbi Aromatik ve Bitkiler Müzesi: Kurtuluş Caddesi üzerinde şans eseri gördüğümüz bu müzeye ilginç ismi nedeniyle girdik. Girişinde herhangi bir ücret ödemedik(Bazı bloglarda ücret var yazıyor bizi sevdiler herhalde :) ). Müzenin içinde ilgimizi çeken bir şey olmadı. Bazı bitki fotoğrafları ve kurutulmuş bitkiler vardı. Bu konuda ilgisi olan kişiler için güzel bir tercih olabilir.

Tıbbi Aromatik ve Bitkiler Müzesi

                Cam Evi: Yine Kurtuluş Caddesi'nde(yazmaktan yoruldum :) ) yer alan  Cam Evi, yine ilgisi olanlar için güzel bir tercih olacaktır. Girişi 3 TL olan bu müzede, ünlü eserlerin imitasyonları mevcut ve belli bir miktar karşılığında satılıyor. Müzede görevli bayan, oldukça bilgili ve ziyaretçilere karşı çok nazik.

                      
 Antakya Cam Evi

                Uzun Çarşı: Birçok ilde aynı konseptin bulunduğu bu çarşıda istediğiniz çoğu şeye ulaşmanız mümkün. Alışveriş yapmak isteyenler için bir alternatif olabilir.

Uzun Çarşı

                 Antakya Ulu Cami: Memlük Dönemi eseri olduğu tahmin edilen cami Antakya'nın en eski camisiymiş.

Antakya Ulu Cami

                Asi Nehri: Sınırlarımız dışından doğarak ülkemize gelen Asi Nehri, Antakya'nın içinden geçerek şehre güzel bir görüntü katmakta. Güneyden kuzeye, yani ters yönde akması sebebiyle "Asi" adı verildiği söyleniyor.

Asi Nehri

                   Bazı rivayetlere göre; Hz. İsa asasını Kızıldeniz'e vurduktan sonra Asi Nehri tersine akmaya başlamıştır.

Asi Nehri

               Hatay Valiliği: Mimarisini beğendiğim için koyduğum Hatay Valiliği binası gezimiz için son yer oldu.

Hatay Valiliği

                    Hatay'da gezip de fotoğrafını buraya koymadığım Saray Caddesi, şehir merkezinin en hareketli caddelerinden biri. Caddenin ortasında bile kalıntıları görebilirsiniz. Ayrıca Hatay'ın ara sokakları ayrı bir güzeldi.

                   Altta Hatay için çıkarttığımız harita var. Hepsine gidemedik tabii ki, gidecekler için bir fikir oluşturur umarım.



                     Yediğimiz yemeklerin fotoğraflarını koyarak yazıma son vereyim :) 

Mezelerimiz - Antep'te yemek olan Ali Nazik burada meze :)





Künefe

                Ve tabii ki künefeeee. Çok sevdiğim bu tatlı için araştırdığımız Tarihi Çınarltı Yusuf Usta Künefecisi'ne gitmek istedik ancak akşam saatlerinde kapalı olduğunu öğrendik. Biz de Hatay Künefe Salonu'nda yedik. Tadı oldukça güzeldi. Bu tatla Hatay'a veda ettik.

                Bundan sonraki yazım Adana-Hatay-Mersin gezimizin son ayağı Mersin olacak.

Görüşmek üzere....


Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder